Röportaj, Beslenme • 07 Ocak 2021
Yazar: Adana'da Çocuk Olmak
FONKSİYONEL TIP VE PERMAKÜLTÜR NEDİR?
FONKSİYONEL TIP VE PERMAKÜLTÜR NEDİR?
20 yılın üzerinde tecrübesiyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olan Cemal İncedere, fonksiyonel tıpla tanıştıktan sonra, 2 yıl boyunca Fonksiyonel Tıp üzerine eğitim aldı. Sonrasında ise Permakültür’le gönüllü olarak ilgilenmeye başladı. Bu yazımızda bizlere fonksiyonel tıp ve permakültürü anlatacak.
"Genetik sadece silahı doldurur, tetiği çeken hayat tarzınızdır." (Caldwell Esselstyn)
Fonksiyonel Tıp yaklaşımı nedir? Bildiğimiz tıptan farkı nedir?
Fonksiyonel Tıp yaklaşımı kişiye özel, bütünsel bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda anamneze (doktorun sorular sorarak bilgi alması) çok zaman ayırılır. Hastayı daha çok dinler ve her kişinin genetik, biyokimyasal ve yaşam tarzı faktörlerini ayrıntılı bir şekilde araştırır ve bu bulguları kişiye özel tedavileri planlamak ve daha iyi sonuçları almak için kullanır. Tedavi 4 temel esasa dayanır:
- Hayat tarzı değişiklikleri
- Beslenme ve besin destekleri
- Çevresel toksik yükün yönetimi
- Stres yönetimi
Bu 4 unsura müdahale ederek hastanın optimal yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz. Hastalık gelişmesini beklemiyoruz. Erken tanı tabii ki önemli ama hastalık oluşumunu engellemek daha da değerli. Mesela Konvansiyonel Tıp (günümüzde uygulanan) yaklaşımı meme kanserini erken tanılamaya yöneliktir, bir an önce kemoterapi ve ameliyatla sorunu çözmeye yöneliktir. Fonksiyonel tıp ise meme kanseri gelişimini engellemeye yöneliktir. Meme kanserine yol açan nedenleri saptamaya ve onu önlemeye çalışır. Amerika’da Dr. Jeffrey S. Bland ve Dr. Mark Hyman Fonksiyonel Tıp’ın kurucuları olarak bilinmektedir.
Mevcut doktorluk anlayışında yaşanan sıkıntılar nelerdir? Sizin Fonksiyonel Tıpı uyguladığınız hastalarınız var mı?
Hekim olarak hastalara zaman ayıramıyoruz, aşırı uzmanlaşmanın negatif bir yönü var, büyük resmi göremiyorsunuz, kendi işinize odaklanıyorsunuz. Hekimlik hastalık bulmaya odaklanmış, tanı kodunu koymaya çalışıyorsunuz. Terzilikten çok konfeksiyon gibi bir şey. Her şey standartlaştı. Her ne kadar birbirimize benzesek bile her birimiz birbirimizden farklı ve eşsiziz. İşte Konvansiyonel yaklaşım bunu göz ardı ediyor. “Hastalık yoktur, hasta vardır” lafı sözde kaldı. Bugünkü sağlık sektörünü ilaç sektörü finanse ediyor. İlaçların ise çoğunun işe yaramadığı, hastalıkları arttırdığı ispatlanıyor. Bazıları yeterince uzun süre denenmeden onay alıyor.
Hastalara daha çok zaman ayırmak gerekiyor. Mesela ilk muayene 2 saat civarı sürüyor. Öncelikle tüm verilerini çıkarıyoruz. Fiziksel aktivitesi nasıl, bağırsak florası nasıl, anksiyete skoru, CRP değeri vb. Yaşadıklarına dair bir zaman çizelgesi oluşturuyoruz. Sonrasında beslenme şeklini, yaşam tarzını değiştiriyoruz.
Fonksiyonel Tıp aslında dünyada son 30 yıldır başlayan bir permakültür akımının tıptaki yansıması. Permakültür ile amatör olarak ilgileniyorum. Çok okuyorum, sosyal medyadan Panos Manikis, Geoff Lawton gibi permakültür öncülerini takip ediyorum. Permakültür gönüllüsüyüm diyebilirim.
Permakültür gönüllüsü olarak, bize bu konuda da bilgi verebilir misiniz?
Permakültür uygarlığımıza farklı bir bakış açısı. Permakültür, tanım olarak İngilizce permanent (kalıcı) ve agriculture (tarım) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. 1970'lerde temelleri atılan permakültürün amacı bitki, hayvan ve insanları doğa içerisinde bir araya getirerek bakımı kolay, istikrarlı ve kendi kendine yeten üretim sahaları oluşturmak. Daha sonra bakış açısı genişletilmiş. Agriculture yerine culture denmiş. Yani sürdürülebilir bir insan uygarlığını hedefliyor.
Şu anki uygarlığımızı güneşe borçluyuz. Güneş enerjisinin basınçla sıkıştırdığı petrol ve kömürün keyfini yaşıyoruz. Ancak benzin ve kömür bittiğinde bu lüksümüz de bitecek. 100 yıl önce 100 litre petrol üretmek için 1 litre petrol harcıyordunuz. Şimdi ise 10 litre harcanmak zorunda kalınıyor. Bu miktar 12,5 litrenin üstüne çıktığında enerji darboğazına gireceğiz ve şu anki uygarlığımız sürdürülemez olacak. Etrafınıza bir bakın Sümer, Mısır, Eski Yunan, Roma vb. kurduğumuz her uygarlık çökmüş. Bizim onlardan farkımız fosil yakıtların gizil gücünü kullanabilme bilgisine sahip olmamız. Bu muazzam gücü içinde yaşadığımız doğanın dengesini gözetmeksizin pervasızca kullanıyoruz. Dünyayı kendisine, sadece kendisine ayrılmış bir oyun alanı olarak gören çocuk şımarıklığındayız.
Peki daha yaşanabilir bir dünya için neler yapılabilir?
Permakütürün hedefinde şunlar var.
- Kent bahçeleri oluşturmak
- Yiyecek komüniteleri kurmak
- Bulunduğunuz her yerde tarımsal üretim yapabilmek (okullar, parklar vb)
- Kısıtlı olan her türlü doğal kaynaklarımızı (su, hava, enerji vb.) kısıtlı kullanarak kendimize sürdürülebilir yaşam alanları kurmak.
20 yıl sonra petrol bittiğinde hiçbir konforumuz olmayacak. “Collapse” yaşanacak, ani çöküş diyorlar permakültürde. Kısmak gerekiyor, otobanları bu kadar aydınlatmak gerekmiyor, her yeri çim yaparak sulamak gerekmiyor, bu kadar çok araba üretilmemesi, yeni modellerin yerine 20-30 yıl kullanabilen arabaların olması gerekiyor, bisiklet kullanımı artmalı, parklara yiyecek ekmek gerekiyor, badem, ceviz, besinsel değeri yüksek yemişler.
Aslında sürdürülebilir bir yaşamın tesisi kişisel hatta sivil toplum örgütlerinin gücünü aşan bir olgudur. Bunun devlet politikası haline getirilmesi gerekiyor. Bazı temel hakların kabul edilebilmesi için malesef acı olaylar yaşanması gerekiyor. Bugün birey olarak sahip olduğumuz hakların bir çoğunu ikinci dünya savaşına borçluyuz. Sürdürülebilir bir yaşamın temel hak haline getirilmesi için iklim krizi, tarımsal üretim ve arz krizi vs gibi küresel çapta büyük bir felâketi neden bekleyelim ki? Permakültür bize hem o dönem başımıza gelmeden neler yapabileceğimizi öğretiyor hem de bunun devlet politikası olması yönünde insanları bilinclendirerek kamuoyu oluşturmayı sağlıyor.
Dünya da bizler gibi biricik ve eşsiz. Lütfen çok geç olmadan ona sahip çıkalım.